Kısırlık (İnfertilite)

Kısırlık (İnfertilite)
Kısırlık (İnfertilite)

Kısırlık (İnfertilite)

Kısırlık yani infertilite çiftlerin düzenli olarak ilişkiye girmelerine rağmen ve korunma yöntemi uygulamadığı halde  bir yıl içinde gebelik (hamilelik) gerçekleşmemesine kısırlık denilir. İnfertilite, üreme sistemi ile ilgili bir sağlık sorunudur.  Daha önce hiç gebelik oluşmamışsa primer (birincil) infertilite; canlı doğumla sonuçlansın ya da sonuçlanmasın en az bir gebelik oluşmuş ise sekonder (ikincil) infertilite olarak tanımlanır. Bu süre yaş olarak daha genç olan çiftlerde, daha uzun bir süreç olarak değerlendirilebilir. Kadınlarda yaş 35’in üzerinde ise ve muayene geçmişinde kısırlıkla ilgili bulgular varsa araştırmaya vakit kaybetmeden başlanmalıdır.

İnfertilite çiftlerin sayısı, günümüzde, stresli yaşam koşulları, doğal olmayan beslenme, sigara alışkanlığı gibi sebeplere bağlı olarak artmıştır. Bugün evlenen her 6 – 7 çiftten birinin çocuğu olmamakta ve tıbbi yardım almak zorunda kalmaktadır. Kısırlık (infertilite) çiftlerin yaşı ilerledikçe daha sık görülür. Tek bir sebebe bağlı olabilir; ancak birkaç faktörün kombinasyonu ile de gerçekleşebilir.

İnfertilite nedenleri arasında kadına ve erkeğe ait sebepler olabilmekle beraber bazen her ikisinde de önemli bir sorun bulunamadığı halde gebelik elde edilemeyebilir.

Bir çiftin çocuk sahibi olabilmeleri için nelerin normal olması gerekir?

  1. Kadında yumurtlamanın (ovulasyon) düzgün olması,
  2. Yumurta yumurtalıktan atıldığı zaman kadının tüpünün atılan yumurtayı yakalayıp içine alması,
  3. Yumurtlama döneminde ilişkiye girilmiş olması,
  4. Erkeğin sperm (meni) sayısının ve sperm hareketlilik ve şeklinin hamilelik oluşturmaya elverişli halde bulunması,
  5. İlişkiye girildiğinde spermlerin hamile kalmaya yetecek kadar rahim ağzından içeri girebilmesi,
  6. Spermlerin hareket ederek tüplere kadar ulaşması,
  7. Tüp içinde yumurta ve spermin birleşmesi ve embriyo oluşması,
  8. Oluşan embriyonun birkaç gün sonra rahme gelmesi,
  9. Rahme geldiğinde rahmin bunu kabul edecek şekil ve hormonal yapıda olması. Rahme yerleşen bebeğin bölünmesinin iyi şartlarda olması ve yerleşen bebekte herhangi bir genetik (kalıtımsal) bozukluk olmaması gerekmektedir.

İnfertilite (kısırlık) tedavisine alınacak çiftlerde nelere bakılır?

Kısırlık tedavisinde amaç çiftin çocuk sahibi olabilmesi için gereken tahlillerinin yapılarak çocuk olmasını engelleyecek herhangi bir durumun mevcut olup olmadığının tespit edilmesi ve buna göre tedavi uygulanmasıdır.
Genel olarak üç ana faktör üzerinde tahliller yapıldıktan sonra tedaviye başlanır.

Bunlar :

  • Yumurta ve yumurtlama varlığı: Genel olarak adetleri düzenli olan kadınların yumurtlamalarının var olduğu düşünülür.
  • Sperm sayı ve şekillerinin hamilelik oluşturmaya yeterli sayı ve yapıda olması.
  • Yumurta ve spermi birleşmesini sağlayacak yollarda herhangi bir bozukluk ve tıkanıklık olmaması.

İnfertilitenin (kısırlık) üstesinden gelebilmek için güvenli ve etkili birçok tedavi yöntemi bulunuyor. Bu tedaviler çiftlerin bebek sahibi olma şansını artırıyor.

Evet, vardır. Şişmanlığa sebep olan etkenler veya metabolik bir hastalığın varlığı, gebe kalmayı zorlaştırdığı gibi gebelik oluştuktan sonra da gidişatını etkilemektedir.

Stres etkisiyle beyinden salgılanan bazı hormonlar, vücudun tüm sistemlerini etkilediği gibi üreme sistemini de etkilemektedir. Bu şekilde çok yoğun stres altında olan kişilerde adet bozuklukları oluştuğu gibi zaman zaman tamamen adetten kesilme ve dolayısıyla gebelik oluşamama gibi sorunlar da yaşanabilmektedir.

Sigaranın ise, yumurtanın etrafındaki hücreleri etkileyerek kadınlık hormonunun yapımında ve ayrıca yumurtanın olgunlaşmasında negatif etkisi olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. Ayrıca erkek sperminin özellikle hareketliliği üzerine negatif etkili olduğu bilinmektedir. Bu şekilde yoğun sigara kullanan kişilerde, sigara kullanmayanlara kıyasla gebelik oluşma şansı daha az, gebelik oluşsa bile erken dönemde düşük yapma sıklığı daha fazla görülmüştür.

 

Kısırlığın nedeni, kadına veya erkeğe ait olabileceği gibi yüzde 10-15’lik hasta grubunda tüm araştırmalara rağmen hala bir neden bulunamıyor.

Leave a Reply

Your email address will not be published.